Ama yine de insan bekliyor işte...
Uzun zamandır hayatımda yaşadığım ve yapmak istediğim şeyi yine bir Tamam Kompüter albüm parçası anlatıyor. Çok güzel söylüyor lakin kayıtsız kalamıyoruz, ne öyle insanlarız ne de hayat kayıtsız kalmaya müsait zamanlar geçiriyor.
Daha önceki sürpriz post'um İbrahim Maalouf üzerineydi ve aklımızdaki sürpriz algısının nasıl pozitif olduğu ancak yaşadığımız sürprizlerin her zaman böyle olmadığı üzerineydi. Thom Yorke önderliğinde Radiohead de tam olarak işin o tarafından bakan sürprizlere hayatında yer vermek istemediğini dillendiriyor.
En çok da müziğe üzülüyorum olan bitenin ardından; çünkü size bir şey ifade ediyorlar ister istemez o müziği en sık dinlediğiniz döneme ya da size öneren kişiye dair... Sonra o yaşanılanların ya da o kişinin geride kaldığını gördüğünüzde otomatikman kendinizi korumak için o müzikten vazgeçiyorsunuz, Maalouf için de maalesef buna benzer bir durum yaşayabilirim.
Keşke avazım çıktığı kadar bağırabilsem, küfredebilsem şu anda; hem de yüksek bir tepeden misal Rio De Janeiro'nun o meşhur İsa büstünün önünden...
Özetle Thom abinin de söylediği gibi; "let me out of here..."
A heart that's full up like a landfill
A job that slowly kills you
Bruises that won't heal
You look so tired and unhappy
Bring down the government
They don't, they don't speak for us
I'll take a quiet life
A handshake of carbon monoxide
No alarms and no surprises
Silent
This is my final fit, my final bellyache with
No alarms and no surprises please
Such a pretty house, such a pretty garden
No alarms and no surprises please (let me out of here)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder